Din bireylere gönderilmiş bir rehber demekten ziyade, din bireyler için bir rehber demeyi tercih ediyorum.Çünkü dinin gönderilip gönderilmediğini bilemiyoruz, bunu kimse de bilmiyor, sadece iddia edilen bir durumdur bu.Kaldı ki din zaten metafizik bir konudur.Yani kişi sadece inanır, o kadar, doğru veya yanlışlığı da burada önemini yitirir.
Ayrıca dinlerin hepsi, öyle veya böyle toplumsal yaşayışlara müdahil olur.Ama inançları gereği insanlar o toplumu şekillendirmeye çalışır, ama devlet olarak bunu yapar, ama belli küçük guruplar halinde bunu yaparlar, dinlerin bunu emredip emretmemesinin de pek bir önemi kalmaz bu noktada.Bilinçli ve din konusunu aşmış toplumlar, bu söylediğimin dışındadır tabii ki.O toplumları, dini söylemlerle, dini yazı veya emirlerle etkileyemezsiniz.
Toplum veya bireylerin dine ihtiyacı mı var, yoksa din ile meşgul olmaları mı istenir.Burası da koca bir muammadır.Yani bir nevi dine inanmaya zorlanır mı toplum.Genellikle ve özellikle bizim gibi toplumlarda, küçücük yaşlarda, daha A yı B yi bilmeyen çocuk, din ve yaratıcı kavramının içine itilir.Dolayısıyla küçücük yaşlarda başlanan beyin yıkama da ileriki yaşlarda mutlaka " ihtiyaçmış " gibi etkisini gösterecektir.İnançtan çıktığında veya terkedildiğinde, ritüeller yapılmadığında, kendilerinin sanki günahkarmış gibi, suçluymuş gibi algılamalarını sağlayacak, bu da bireylerin boşluğa düştükleri hissine kapılmalarını ortaya çıkartacaktır.İşte bu noktada din bir ihtiyaç haline gelmiştir artık.